8 Ekim 2010 Cuma

Amerika Kıtasını Neden Avrupalılar Keşfetti.


Amerika’yı neden Avrupalılar keşfetti? Evet, neden ilk İslam fetihleriyle birlikte Fas’ta okyanusa ulaşan Müslümanlar okyanusu geçmek için bir denemede bulunmadılar? Tarık Bin Ziyad askerleriyle İspanya’yı geçtikten sonra bütün gemileri yaktırdığı için değil herhalde. İspanya’da büyük bir medeniyet kuran bilimde, teknolojide, sanatta ve mimaride zirve yapan Endülüslü Müslümanlar neden okyanusun karşısında ne olduğunu merak etmediler? Ya da merak ettiler ama kafirlerle cihad edip İslam’ı yayma uğruna buna fırsat bulamadılar mı? Bu sorunun cevabını bulmak için tarihin akışına göz atmak gerekiyor.

Roma İmparatorluğu’nun yıkılışı Avrupa için tam bir travma olmuştu. IV. ve V. yy’larda kuzeyden ve doğudan gelen “barbar” kavimler, uygarlığın ve düzenin teminatı Roma’yı yerle bir ettikten sonra bütün kıtada büyük bir başıbozukluk meydana gelmişti ve bütün o ihtişamlı Roma şehirleri her anlamda sönmeye yüz tutmuştu. Bundan sonraki süreçte Hristiyanlık, neredeyse bütün kıtanın dini olmaya başlamış ve bu din Avrupalı halkları Roma’dan sonra tekrar birleştirecek en önemli unsur olmuştu. Ancak bu defa da güneyden ve doğudan gelen çok daha büyük bir tehlike bütün Hristiyan Avrupa dünyasını tehdit ediyordu. Arabistan çöllerinin ortasından kopup gelen İslam orduları kıtanın hem doğu sınırlarından Bizans’ı adım adım geriye itiyor, bir yandan da batıda Fransa topraklarının sınırları olan Pireneler’e kadar ilerliyordu. Romalıların “Mare Nostrum” yani “bizim deniz” dediği Akdeniz havzasının yarısından fazlası dört yüz yıl içinde Müslümanların eline geçmişti. Bu da yeni yeni kalkınmaya başlayan Hristiyan Avrupa için büyük bir ticari darbe olmuştu. Hristiyanların bütün bu olanlara ilk tepkisi ise dini bir boyutu da olan haçlı seferleri oldu. Avrupa X-XIII. yy’lar arasında bir nüfus patlamasına ve tarımsal ilerlemeye sahne oldu. Bu, Roma İmparatorluğu’nun yıkılışından bu yana sönen kentlerin canlanmasına, ticaretin ve sanayinin gelişmesine yol açtı. X. yy’dan başlayarak İtalyan kentleri Akdeniz’deki müslüman üstünlüğünü tehdit edecek duruma geldiler. Ama doğunun ticaret yolları ve limanları Müslümanların elindeydi. Anadolu’da Türkler, İspanya’da Hristiyanların tanımıyla “Serazenler” kıtanın iki yakasını tutmuş ve dış ülkelere açılmalarına izin vermiyorlardı. İşte bunun üzerine Bizans’tan gelen yardım isteğiyle papa harekete geçti ve İsa’nın mezarının “kâfirlerin” ayakları altında ezildiğini söyleyerek Kudüs’ü ele geçirmenin bütün günahları sileceği vaadinde bulundu. Papanın bu çağrısı büyük ilgi gördü; ama bu ilgide dinsel duyguların yanı sıra doğunun zenginliklerinden pay alma tutkusu da etkiliydi.
Haçlı seferleri başladığı sırada İslam dünyası siyasi birlikten yoksundu. Büyük Selçuklu Devleti parçalanmış, yerini Selçuklu kolları ve beylikler almıştı. Mısır’da ise sünni İslam dünyasından kopuk şii Fatımiler bulunuyordu. İşte bu siyasi birlikten yoksun İslam dünyası birbiri ardına gelen haçlı seferleriyle iyice dağılma noktasına geldi. Kudüs’ü ele geçirdikten sonra Hristiyanlar bir ara Mekke’yi bile tehdit eder hale geldiler. İslam dünyasındaki siyasi kopukluk Hristiyanların başlarda başarılı olmasının tek sebebiydi. Ancak zamanla İslam dünyası kendini toparlayıp haçlı ilerleyişini durdurup Kudüs’ü geri almasını bildi. Yine de uzun süre Doğu Akdeniz kıyılarında kurulan Latin devletleriyle uğraşmak zorunda kaldı. Bütün bu seferlerin sonucunda Batı halkları, Bizans ve İslam sanat ve edebiyatını tanıdı ve uygarlıklar arasında ilişkiler doğdu. Diğer yandan haçlı seferleri, hacıların deniz yoluyla Kudüs’e taşınması ve batı kumaşlarının baharat, ipekli ve pamuklu kuşaklarla değiştirilmesi sayesinde İtalyan kıyı kentlerinin (Venedik, Cenova vs.) ticari etkinliklerini arttırdı. Haçlı seferleri ve Doğu Latin devletleri sayesinde Akdeniz’e egemen olan ve ticareti ele geçiren Avrupalılar ekonomik açıdan büyük gelişme gösterdiler. Akdeniz ticaretini Hristiyanlara kaptıran Müslümanlar giderek yoksullaştılar. Bu arada İspanya’daki muhteşem Endülüs medeniyeti de yavaş yavaş Hristiyanların eline geçti. Bu sayede Hristiyan Avrupa bu medeniyetin ürettiği matematik, tıp, astronomi, edebiyat ve sanatı öğrenme fırsatı bularak kendi gelişimini ve aydınlanmasını hızlandırdı. Diğer yanda İslam dünyası tam haçlı seferlerinin etkisinden kurtulacakken doğudan adeta bir çekirge sürüsü gibi gelen Moğol zulmünün altında ezildi. Bütün o ihtişamlı İslam medeniyetinin ilerleyişi işte bu sebeplerle neredeyse tamamen duracak hale geldi. Ancak kısa bir süre sonra İslam dünyası Osmanlı İmparatorluğu’nun bünyesi altında tekrar büyük bir siyasi birlik sağladı ve Akdeniz’deki siyasi ve ticari üstünlük yeniden Müslümanların eline geçmeye başladı.
İşte tamda bu dönemlerde doğudaki zenginliklere ulaşan ticaret yolları Avrupa’lılara yeniden kapanmıştı. Üstelik bu defa Müslümanlar hiç durmadan Balkanlar’dan batıya doğru adım adım ilerliyorlardı. Hristiyan dünyası artık bilinen yolların dışında, zenginliğin kaynağı olarak bildikleri Hindistan’a ve Çin’e ulaşmanın yollarını aramak zorundaydı. Müslümanlar ise giderek yeniden zenginleşiyor ve zenginleşmek için doğuya giden yeni yollar aramaya gerek duymuyorlardı. Çünkü bu yollar (ipek ve baharat yolları) zaten ellerindeydi. İşte o zamanlar İslam dünyası için şans olarak görünen bu durum şahsımca bugün dünya üzerinde bilimsel, siyasi, ekonomik, askeri kalkınma ve teknolojik liderliğin batı medeniyetinin elinde olmasını sağladı. Şöyle ki; az öncede değindiğimiz üzere Endülüs Devleti 1492’deki yıkılışına değin ağır ağır yok olurken yaşlı kıtanın en ucundaki Portekizliler daha XV. yy’ın ilk yarısında Hindistan’a giden yolları bulmak için Batı Afrika kıyılarını keşfetmeye başlamıştı. Çünkü Avrupalılar için uzak doğunun bu zenginlik kaynakları en büyük motivasyondu. İslam devletlerinin en başından beri, en büyük motivasyonu ise Hristiyan ya da kafir hükümdarların egemenliği altında bulunan halklara İslam’ı götürmek ve onları İslam ile tanıştırmaktı. Dolayısıyla İslam’ın önünde daha fethedilecek koskoca bir Avrupa kıtası vardı. Yani okyanusu aşıp yeni topraklar ve zenginlikler bulma fikri ancak Avrupa tümüyle ele geçirildikten sonra akla gelebilirdi. İşte Avrupalılar neredeyse mecburiyetten okyanusu aşmak üzerelerdi. Üstelik artık ellerinde Haçlı seferleri ve Endülüs’ün alınmasıyla birlikte tanıştıkları yeni ilimlerde vardı. Bu ilimler sayesinde büyük ve dayanıklı gemilere, geceleri bile yol bulmalarını sağlayacak pusulalara sahip oldular. En sonunda Hindistan’ı bulmak üzere yola çıkan Kolomb yanlışlıkla Amerika’yı keşfetti. Keşfettikleri yerlerin Hindistan olmadığını bilmedikleri içinde buralara İndia (Hindistan) yerlilere de Indians (Hintliler) dediler. Bugün hala Amerika Kızılderilileri için Indians tabirini kullanmalarının sebebi de budur.
İslam dünyası daha doğrusu Osmanlı Avrupa’yı fetihe çalışmaya dursun Avrupalılar yavaş yavaş Amerika’dan Uzak Doğu’ya bütün dünyaya ulaşmaya başladılar. Vahşice uyguladıkları sömürgecilik anlayışıyla dünyanın bütün zenginliklerini ufacık Avrupa kıtasına akıtarak hiç olmadıkları kadar zengin oldular. Bu zenginlikler sayesinde bilimsel gelişmeler dünya tarihinde hiç olmadığı kadar hızlandı. Bilimsel gelişmenin hızlanmasıyla yeni silahlar icat ettiler ve bu silahlarla artık intikam vaktinin geldiğine hükmedip bütün İslam dünyasını yerle bir etmeye başladılar. Ama askeri olarak işgal yeterli meşruiyeti sağlamıyordu. Avrupa sömürgeciliği kendini meşrulaştırmak için “medenileştirme misyonu” kavramını kullandı. Bu bakış açısına göre Avrupalı olmayan toplumlar geri kalmış, tutucu, yobaz, dogmatik, irrasyonel, baskıcı bir dünya görüşüne ve kültüre sahiptiler. Bu toplumları “karanlıktan aydınlığa” çıkartmak için dışarıdan bir müdahele gerekiyordu. Avrupa emperyalizmi, işte müdaheleyi yapacak ve bu zavallı geri toplumları medeni uluslar haline getirecekti.
İşte İslam dünyası bugün hala, Avrupalılar yeni dünyayı daha önce keşfedip zenginleştiği ve güçlendiği için her manada batı emperyalizminin ve kapitalizminin etkisi altındadır. Şimdilerde, yeniden kendi medeniyetini üretip batının önüne koyduğu medeniyet anlayışının dışında imanın ve ahlakın teneffüs edebildiği bir dünya kurabilmek için klasik medeniyetini inşa eden değerlerini keşfedip anlamaya çalışıyor. İslam dünyası kendi medeniyetini yeniden inşa edip dünyanın akışı üzerinde yeniden söz sahibi olacak güce sahiptir önemli olan tarihi ve geçmişi iyi yorumlayıp kendi özüne ait yeni bir atılım yapma iradesidir.
kaynak: http://www.kendince.org/amerikayi-neden-avrupalilar-kesfetti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder